İçeriğe atla

Cumhuriyete Doğru

Dokuz arşiv filminden oluşan bu seçki, aslında Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu doğrudan gösteren filmler içermiyor. Aksine, filmlerin çoğu Batı Avrupa arşivlerinde tesadüfen bulunan, 1910’lardan başlayarak özellikle İstanbul’u ve İzmir’i gösteren turistik diyebileceğimiz filmler. Ancak sinema haber bültenlerinde de rastladığımız bilgilendirmelere dayanarak, örneğin Hollanda’daki sinema izleyicisinin Osmanlı İmparatorluğu’nun sonunu, İstiklal Savaşı’nı ve Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki gelişmeleri adım adım takip ettiğini söyleyebiliriz. Elimizde cumhuriyetin kuruluşunu gösteren tek bir haber görüntüsü yokken, İsmet Paşa’nın İstanbul’a gelip işgal kuvvetleri komutanlarıyla görüşmeye gidişinin gerek bundan bir asır önce, gerekse bugün hala Hollanda’da izlenebilmesi tuhaf değil mi?

Elbette bu filmlerin o zamanın izleyicisinde nasıl karşılık bulduğunu tahmin etmek güç. Yapımcılardan sinema sahiplerine bu görüntüleri çeken ve gösterenlerin motivasyonunu da bilemiyoruz. Ancak belli ki İstanbul’un herkesin ilgisini çeken bir yer olduğundan kimsenin şüphesi yokmuş. Aksi takdirde bu filmler bu kadar ayrıntıyla çekilip renklendirilip bütün dünyada alıcı bulamazdı. Bu algıda elbette, Orient Express reklamları, Batılı gezginlerin yayınladığı gezi kitapları ve genelde Oryantalizm akımının yarattığı merakın da bir payı vardı. Hareketli kartpostal gibi görünseler de, turistik filmlerin de aslında günlük yaşamı, ister istemez kadraja giren detaylarıyla göstermesi belgesel değerlerini perçinliyor. Öte yandan, 1926’da çekilen, kadın kıyafetlerinden folklorik üslupla bahseden belgeseldeki İstanbullu kızların Pathé kameramanının gözünün içine bakarak peçelerini açmalarının ardında gizli bir gündem yok mudur?

Zamanın her türlü filtresinden elenerek günümüze kalan arşiv görüntüleri, tarihi kitaplardan okumak yerine, sokaklarda yaşanan değişimi görerek hissetmemizi sağlıyor.

Elif Rongen-Kaynakçı